özgür ballı, röportaj
- afekee
- 23 Nis 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 May 2024
1- şiir yazma süreciniz nasıl başlıyor? şiirin bittiği kanısına vardığınız yol, yöntem nedir?
şiir yazma sürecim içimde “şiir sıkıntısı” dediğim şeyi hissetmekle başlıyor. ben çok üretken bir şair değilim, dolayısıyla iki şiir arasında epeyce de bir vakit geçmiş oluyor genellikle. sonra aslında ne yazacağımı henüz bilmeden ama yazacağıma emin olduğum şiirin başına oturup bir kalemde şiiri yazıyorum. bu şiirin ham halidir benim için. o an mutlaka çok iyi bir şiirmiş gibi gelir, bunu bildiğim için bir zaman bekletip sonra yine okurum, eğer şiir olacağına inanırsam çalışmaya başlarım üzerinde. bittiğini de çalışacak bir şey kalmayıp içime sindiğinden emin olduğumda anlıyorum diyebilirim.
2- edebiyatın yavaş yavaş matbudan koptuğu aşikar, hala inat ve cesaretle sürdürülen ciddi işler
olsa da, sosyal medya çağında dijital dergilerin, yayılım araçlarının şiir üzerindeki etkisi hakkında
ne düşünüyorsunuz? sona mı geliyoruz?
sona geldiğimizi düşünmüyorum ama matbu dergilerde olan editoryanın dijitalde yeterince
olmaması, bazen hiç olmaması bence handikap. bir şekilde dergiler direniyor, onlara sahip çıkmak bu yüzden de önemli bence. çünkü yayın kurulu, editörler, genel yayın yönetmeni bir sürü göz neyin yayımlanacağına karar veriyor. yer sınırlı olduğu için seçici davranmak gerekiyor. böylece zaten az olan şiir okurunun önüne daha seçilmiş işler çıkıyor.
bir yandan da şiirin kolaylıkla tüketiliyor olması durumu var. hemen ulaşıyor ama çabuk tükeniyor. avantajı ise çok hızlı bir şekilde ve daha fazla insana ulaşabilmesi sanırım çünkü herhangi bir maliyeti yok. aslında editoryası kuvvetli dijital dergiler, senin dediğin gibi yayılım araçları diyelim, şiirin daha fazla okunabilmesi için bir avantaj olacaktır. zaten böyle dergiler de var bence.
3- edebiyat araştırmacıları, şiir türünü tarihlere bölmeyi sever. hem bu çağın yaşayanı, hem şairi
olarak 2000’lerden sonra şiir adına hangi olayları kırılma noktaları olarak görüyorsunuz?
bunun için çokça verilmiş cevaplar var ama benim de beş şiir vererek katkıda bulunduğum heves dergisi öncelikle ilk aklıma gelen. çıkışı ve yayımlandığı süre boyunca 2000 ler şiiri kavramının konuşulmasını sağlamış bir dergidir. paralelinde ücra ve karayazı dergilerini de eşdeğer biçimde önemsiyorum. doksanlardan taşınan karagöz de bence 2000lerin sonunda etkili olmuştur.
peki bunlar sahiden bir kırılma noktası teşkil etti mi bundan çok emin değilim. deneysel şiirin öne çıkması, görsel şiirin konuşuluyor olması, ikinci yeni şiirinin nasıl aşılacağının bir mesele haline gelmesini önemsiyorum.
ben 2000 ler şiirinde pek anılmayan bir şairim, buna da biraz şaşırıyorum ama bazen kuşaksızlık iyidir. 2000 lerden sonra yazılmış çok iyi şiir kitapları var. şiire ilginin arttığı, mahfillerin oluştuğu, şiirin yeniden güçlendiği bir dönem olduğunu düşünüyorum. şu aralar pek göremediğimiz poetic tartışmaların da çok hararetli ve kaliteli yapıldığı bir dönemdi.
4- savaş, yoksulluk, ihmallerin açtığı derin insani yaraların karşısında şiirin durması gereken
konum hakkında ne düşünüyorsunuz veya şiirin dünyaya böyle bir borcu olduğunu düşünüyor
musunuz?
şiirin böyle bir borcu var mı bilmiyorum ama ben şiir yazan, edebi kamuya ulaşma şansı olan biri olarak bu sorumluluğu üstümde oldukça hissediyorum. özellikle son kitabım olan “kaçıncı tekil” artık daha keskin politik bir dille de yazdığım şiirleri de içeriyor. yani lirik falan her şey güzel de içinde yaşadığımız toplumun sorunları, dünyada olup bitenler, sorunda bahsettiğin tüm şeyler görmezden gelinebilecek gibi değil.
ama şiiri bir tek buna sıkıştırmanın da doğru olmadığını düşünüyorum. herkes hangi şiiri istiyorsa onu yazacak elbette.
tamamen öznel düşüncem ise şairin muhalif tarafını elden bırakmaması gerektiği. mevcut iktidara muhaliflikten bahsetmiyorum, her dönemde muhalif gözle bakmak şiiri de daha güçlü kılar. ha tabii belediye programlarına katılamazsınız, o başka.
borç değil de hatır seneti diyelim.
5- hakikat ve estetik bağlamındaki yol ayrımında şiir nerede ikamet etmeli?
seçmek zorunda mı gerçekten? bence değil. estetik bir hakikat en güzel dağ evi.
hem fıskiyeleri de çalışıyor.
Comments