top of page

hastane odalarının yorsuz ve itsiz bekleyiş sesleri, aslı geyik

öfkesiz keder olmazmış

-kim buluyor kederimdeki hayalin avuntusunu

onu da kaybettim


kaybettim ve bilmiyorum-

uçsuz ve yanlı sevili hayatıma bir ölüm vermemesi için


dua ettim Tanrı’ya sonra.

buğulu kalpten sonra

sayısız öfkeden evvel.

bakışısız kedi yoktur.

sevimsiz ve munzur öfkeyle kaplı kainatla dünya

bakışsız kedi değildir Kara.

yaşamım gibi Kara

munzur öfkem gibi ve büyülü sevi.

ölmeden evvel

çok uzun yıllar önce

sevgisiz büyüyen bir ah çekmiş çocuğu bağrımıza basamadık annemle

bağrıma yuva yapamayacak kadar acıydı zira kalbi.

-öfke hayalimi avucuma dikmiş


ben yürüyorum-

acziyet atfet Tanrı’m


bana ve diğer kullarına

ölüm orda

bak

bakışsız, üzsüz ve iğrençli hayal kırıklıklarıyla ölüm bizi bekliyor.

ölüm ve ölümün yorsuz huzuru

sevmek ve ihanet etmenin zıt anlam barındıran söz öbeğini kaç yaşındayken çözüyor insanlar

*yıl kaç zaman nerde ve korkulu yürek nerde ağlıyor?

bu sorulara yıllardır usumda barındırdığım bin tane cevap atadım

atadım ve yırtıp attım kurbanlık çöküşlerimde.

dünya umurumda

ancak dünya için enteresan üfürükçü ceninlerden çok uzaktayım.

kedisiz ve bakışsız çağrışlarını duyuyorum dünyanın

ve şimdi topraktan da çok uzaktayım.

toprak, gökkubbelerini hibesine çekerken yağmurunda ıslandım.

yağmurundan huzur dilendiğim sevgilimin yazgısından, hibesine sığındım babamın, hastalıklı

öfkesine..

başım sıkışsa bin af çekecek Tanrı’ya yardım dilendim kendi Tanrı’mdan


sürgünümden inmiş soğuk sularımla ben baş etmeyi bekliyorum

bağrıma basamadığım çocuğun acısından toprağa sığınıyorum

ben çocuğu öldürmedim

ve bir çocuğu öldürme ihtimallerini eksiltmek için zamanın tüm olasılıklarından

gömdüm çuvalı yüzyıllar öncesi ölmüş anamın mezarlarının herhangi bir ucuna.

bi mezar nereye ait olur

ölüye midir kanayan yaram

bedenimin arzu dolu hükümlerini vermeye hazırım ölüme.

eksilsin benden kan kokan toprak

eksilsin yere kazık atılmış mezar taşları.

kim olduğunun nerde barındırdığının ve usunu hangi mahlukatın yorgun kınına çektiğin bi önemi

yok

önemsiz.

ölüye ait değil mezar taşları

fezada barınan ve ölüden arta kalan milyarlarca gözyaşı dökebilen insan parçasına emanet.

emanetin, ihanetin güz kokan ahlarında boğulmak istiyorum.

yüzleşmek istiyorum sevişerek ziyansız kaderimle.

kaderim ki baştan başa

varlığı fuzuli bir hakikat olan Tanrı’ya ihanet

ihanetin kıymetini de soracağım Tanrı’dan.

*peki ya Tanrı kim ve mezar taşları nerede

körfezimde niye intihar eden bir yumak ip

ve senin sessiz soluğun nerede?

inanmak istemiyorum öfkeli hayatın bittiğine

ve o içkin evlatçığın öldüğüne.

parasız kul körüklenmemiş umuda benzer.

hesapsız zaman

yaralı bekleyiş

beklemekten öte cehennem mi var

azap çekmekten öte nevbet..

siyah bir yok oluş çizildi yazgıma ölümden öte

bilgiç ve ölüm günahkarlığı saklayan bir ruh gibi bakıyorum hayata..

bendeniz ölümün kenarlarında dolaşan bir hayatzede.

*bu kadar sene geçti niye görmedin gözlerimin içindeki ağlak bekleyişi?

beynimin sevgisizlikle çivilenmiş yanları bağırıyor şimdi

yüreğimden eksilttiğim kırık sancısı çalıyor şimdi kulağım.

harcına ihtiras dolu harflerin katıldığı bir boyama heykeli durabilir mi hiç şehrin bir köşesinde?

şimdi anlıyorum ki sevgili annemin eline verdiğim güller

vişne reçeliyle resmettiğim güz sonatımın merdümgiriz anını anımsatıyormuş batakalığımda


kaldıkça bana.

bana.

sağaltamadım,

içimdeki çocuğun ve öksüz kalacak yetimin sanrısını.

ve tüm bunları sağaltamadığım ölçüde işte ben insan değilim.

insan olmadığım dünyanın ılgını eksik.

yerde,

aidiyetimde bulduğum tonlarca gözyaşı kaplı cesetleri ne yapacağımı düşüneyim yeni yaşıma

girdiğim bu yıl da.

bulayım ölü öfkesini ve çıkarayım o bilgiç ölümden anne.

*sahi, ölüme bilek diken babam nerde?

annemle bir eylül sabahı bakışsız bir kedi gördük kapkaracık,

sahipsizdi ve kargacık burgacık karınca duaları yoktu başının bir ufkunda.

öl diyemem ben Tanrı’ma anne

yoksa

fezaya attığım bütün cesetleri yeryüzüne diker yine..

Tanrı’dan korkalım anne.

bağrımıza basamadığımız dikensiz ölümlü o çocuktan

sağaltamadığımız yaşama ağrısından korkalım anne.

hiçliğimle boğuştuğum, yine küçük, yine bir çocukken ben

ölüme kafa tuttuğumu zannederken

içimi dinliyorum dışımı duymak için.

ve bir güz sabahı yine,

*ölümle kafa kafaya dünyayı tartıştığını sanan kız çocuğu nerde?

kıyamet uzuvlarına geçmiş bir köle gibi kendimi azımsamak istiyorum

azımsayarak ölmek

ve sessiz ruhlar.

*yerimi yurdumu bulduğum vakit, yaşamın bir ucundan tutmaya başlayacağım.


aslı geyik

Yorumlar


2023, şiir ölmedi, hakları saklıdır. ah poetik.

bottom of page